Koşmaya vakit kaldı mı bilmiyorum. Akşam olmak üzre, yalnızlık çökmek üzre, çay demini almak üzre. Bir dem sevda yudumlanmak üzre. Ölüm meleği ruhumu çekmek üzre. Zaman kaldı mı koşmaya bilmiyorum.
Ellerime batıyor güneş yine. İçimde alabildiğine kızıllık birikiyor. Dudaklarım yanağından öpüyor alevtopu aşkın. İç kanama geçiriyor toprak, birazdan bir gül kusacak yeryüzüne. Birazdan bir fırtına kopacak. Bir dal gövdeden kopacak, bir aşk yüreğe saplanacak, bir koşu başlayacak birazdan. Koşmaya mı? Bilmiyorum. Zaman kaldı mı?
Kuşlar toplanır, bir vaveyla kopar birazdan, aşk yüreğe kazınır birazdan. Alı al moru mor bulutlar, kararır birazdan. Yağmur kanatları ıslatır birazdan. Ellerin düşlerimi, gözlerin sevdamı büyütür birazdan. Koşmaya hazır ayaklarım kovalar zamanı birazdan.
Erir toynaklarında umutlar karanlığın. Yalnızlık yazılır alnıma, kan revan yalnızlık. Sonra ayrılık başlar aydınlıkla sonra et tırnaktan sonra kan yürekten ayrılır, gece düşer toprağa. Sonra sen gibi sokulur içime körpe tenhalıklar. İçim ısınır. Ter basar kaldırımları, ayaklarının değdiği kaldırımları. Sonra soğuk, buz keser ayak izlerini akşamın. Koşuyor mu? Bilmiyorum zaman.
Koşaradım geçer, akşam üstümden. Kırılgan ışıklar sızar yavaş yavaş alacakaranlığa. Bir sokak, evleri yaşatır bağrında, seni yaşatır damarlarında şehir, beni öldürür darağacında karanlık. Kimsesiz bir çocuk ağlar içimde. Öksüz bir sevda büyür içimde, yaşama inat. İnadına örter üzerimi yıldızlar, inadına aşkın büyür iliklerimde. Koşar gibi akar mı? Zaman içime.
Esrik yalanlar bulurum, kırılgan yanlar. Avuçlarımda kızıllık, gözlerimde hasretin, adım adım yalnızlığa çekerim içimi. Tütün dumanı gibi girer ciğerlerime sevdan, çalı yırtması gibi çıkar. Kedileri ölür bir bir sokağın. Zaman sana kıyar… Bana da…
Kül rengi bir koku sarar akşamı. Kül rengi bir hayal kurulur, ateş düşer, aşkın savrulur, bir fırtınada bir fincan kırılır. Gözlerin düşer şehre, endamın yakar, sıcaklığın kavurur beni. Kaldırımlarda arar bulurum kendimi, eteklerinin dokunduğu kaldırımlarda. Bir nefeste koşarım şehri, bir nefeste yutar sokak beni, son bir nefeste öldürür kahrım beni. Zaman üstüme üstüme gelir, yıkılır ansızın ışıktan kaleler. Kurtulur düşleri çocukların.
Eğilip öper alnımdan sevdan, gözlerime gece dolar. Bağrıma aşkın hançeri sokulur, kan tutar yarasaları. Samanyolu bir bir savrulur, harman olur, başak tutar, kan tutar baykuşları. Zaman, zaman olup koşar mı ayaklarıma?
Yıldız yıldız gökyüzü evrilir gözlerime, hançeremde düğüm düğüm sevdanın ağırlığı, yanaklarımda yağmur damlası acı, yüreğimde yudum yudum ayrılık sancısı. Perçeminden tutulur alacakaranlık, yaprak yaprak düşer gözlerine. Gözlerin ki hayat verir geceye, gözlerin ki öldürür bir bir sana dönük yanlarımı.
Ve aşka abanır umutlar.
Ellerime batıyor güneş yine. İçimde alabildiğine kızıllık birikiyor. Dudaklarım yanağından öpüyor alevtopu aşkın. İç kanama geçiriyor toprak, birazdan bir gül kusacak yeryüzüne. Birazdan bir fırtına kopacak. Bir dal gövdeden kopacak, bir aşk yüreğe saplanacak, bir koşu başlayacak birazdan. Koşmaya mı? Bilmiyorum. Zaman kaldı mı?
Kuşlar toplanır, bir vaveyla kopar birazdan, aşk yüreğe kazınır birazdan. Alı al moru mor bulutlar, kararır birazdan. Yağmur kanatları ıslatır birazdan. Ellerin düşlerimi, gözlerin sevdamı büyütür birazdan. Koşmaya hazır ayaklarım kovalar zamanı birazdan.
Erir toynaklarında umutlar karanlığın. Yalnızlık yazılır alnıma, kan revan yalnızlık. Sonra ayrılık başlar aydınlıkla sonra et tırnaktan sonra kan yürekten ayrılır, gece düşer toprağa. Sonra sen gibi sokulur içime körpe tenhalıklar. İçim ısınır. Ter basar kaldırımları, ayaklarının değdiği kaldırımları. Sonra soğuk, buz keser ayak izlerini akşamın. Koşuyor mu? Bilmiyorum zaman.
Koşaradım geçer, akşam üstümden. Kırılgan ışıklar sızar yavaş yavaş alacakaranlığa. Bir sokak, evleri yaşatır bağrında, seni yaşatır damarlarında şehir, beni öldürür darağacında karanlık. Kimsesiz bir çocuk ağlar içimde. Öksüz bir sevda büyür içimde, yaşama inat. İnadına örter üzerimi yıldızlar, inadına aşkın büyür iliklerimde. Koşar gibi akar mı? Zaman içime.
Esrik yalanlar bulurum, kırılgan yanlar. Avuçlarımda kızıllık, gözlerimde hasretin, adım adım yalnızlığa çekerim içimi. Tütün dumanı gibi girer ciğerlerime sevdan, çalı yırtması gibi çıkar. Kedileri ölür bir bir sokağın. Zaman sana kıyar… Bana da…
Kül rengi bir koku sarar akşamı. Kül rengi bir hayal kurulur, ateş düşer, aşkın savrulur, bir fırtınada bir fincan kırılır. Gözlerin düşer şehre, endamın yakar, sıcaklığın kavurur beni. Kaldırımlarda arar bulurum kendimi, eteklerinin dokunduğu kaldırımlarda. Bir nefeste koşarım şehri, bir nefeste yutar sokak beni, son bir nefeste öldürür kahrım beni. Zaman üstüme üstüme gelir, yıkılır ansızın ışıktan kaleler. Kurtulur düşleri çocukların.
Eğilip öper alnımdan sevdan, gözlerime gece dolar. Bağrıma aşkın hançeri sokulur, kan tutar yarasaları. Samanyolu bir bir savrulur, harman olur, başak tutar, kan tutar baykuşları. Zaman, zaman olup koşar mı ayaklarıma?
Yıldız yıldız gökyüzü evrilir gözlerime, hançeremde düğüm düğüm sevdanın ağırlığı, yanaklarımda yağmur damlası acı, yüreğimde yudum yudum ayrılık sancısı. Perçeminden tutulur alacakaranlık, yaprak yaprak düşer gözlerine. Gözlerin ki hayat verir geceye, gözlerin ki öldürür bir bir sana dönük yanlarımı.
Ve aşka abanır umutlar.
Paylaş
Ahmet Coşkun ÇAĞLIYAN