ELANIN KARASI VURUR ENDAMINI GÜNEŞİN

Yalnızlığın ertesine sakladım senden kalanları. Başıboş geçen gecenin tenhasında bıraktığım gözyaşlarının ardından baktığım vakitleri özlüyor kalbim.
Kalbim bu ya, yalnızlığa çarpıyor şimdi. Özlemini çektiğim hiçbir şey yakın değil. En büyük maharetim oldu öfkemi saklamak. Öfkem kadar saklıyorum senden kalanları.
Ve aşk büyür kalbimde.
Ve büyür aşk ansızın parlayan elalığın ardından. Fecri yok öfkemin. Zindanına girmişim karanlığın. Bilmezdim, bilemezdim bu kadar seveceğimi zifiriliği. Aslında elaydı bakışların, gün ışığında yakan beni. Elanın karası vurur endamını güneşin. Eğreti bir duruş kalır yıldızlara sadece.
Ve aşk büyür bağrında toprağın.
Beceriksiz bir yürüyüş sergiler insanlar, elasında yeryüzünün. Bense sana vurgun doğrulurum dimdik. Ve aşk büyür parlaklığında gecenin.
Çalımlı bir hal alır ihanetleri insanların. Sinsi bakışlar sunar elalıklar. İhanet gibi girer sonra kılcal damarlarına dünyanın.
Ve aşk ölür yalnızlığında güneşin.
Aşk ölür…
Ellerine hüzün düşer baharın. Yalınkat sevdalara vurgun toprağa cemre düşer.
Kuşluk vakti şebnem edalar takınır elalar. Ufka ateş düşer. Bir yılan büyütür içinde toprak, bir sevgili yılan olur. Öfke dağlara çıkar. Endamsız köşeye büzülür bahar. Tedirgin telepatiler kurulur maverayla. Küflenir ruhu düşlerin.
Ve bilmem baharın hangi vaktinde bir elaya vurulurda yüreğim. Erir ayaklarımın altında geceler. Delişmen yıldızlar düşer avuçlarıma.
Karabasanlar çöker üstüne sabahın. Yağmur ayrıkotlarını incitir. Bir türkü çınlar kulaklarında çobanların. Bir damla, gözbebeğimde patlar. Elmacık kemiği kızarır cesetlerin.
Bir ben değilim biliyorum, bu öfkenin, bu ihanetlerin depremlerini beyninde çınlatan. Nice can vardır, baharın tenhasında yüreğini yitiren.
Alacakaranlık benizler sarmalar ihanete düşkün suratları. Bilmezsiniz hangi rengi taşıdıklarını kuytularında.
Öfke, içinizde şahlanan küheylandır artık.

Paylaş