GECE TENHA

Gece ve gizem,
Geceye saklı gecem.
Koynuna saklı yıldızları bırakmak istemiyormuşçasına karardı gece. Ay isyanını dolunay olarak gösterdi son kez. Son ötüşlerini sundu baykuşlar. Hafif bir rüzgar okşadı yer yer ağarmış saçları. Bir kez daha bayram etti ciğerler.
Çöpü karıştıran sokak kedisi bir kez daha cezasını çekti çıkardığı gürültünün.
Sağnak haldeydi hüzün. Boyun eğmek zor gelirdi ama başkaldıracak gücü bulamıyordu. Yağmur havası, küçük damlacıklar, gözyaşı, toprak kokusu, iç çekiş, vücudu terk edişi dumanın.
Eskimiş bir sevda kokusu sardı etrafı.
Eskisi gibi çarpmıyordu artık yüreği. Yorulmuştu acı çekmekten. Bir an durdu, etrafına bakındı, kimse yoktu, boşunaydı korkusu. Hep aynı olayları yaşamaktan bıkmıştı artık.
Yüreği elinde, elinde sigarası gece içinde yanıp sönen. Her defasında ölen, geceyle. Her defasında öldüren geceyi. Yitik bir tutku tutkusu olduğu sevda. Yalnız kalış. Ölüş, ölmüş gibi davranış, inadına yaşamak inadına, inadına, inadına… inilti.
Kıskıvrak yakalamıştı gece yıldızları.
Bir gün anlayacaklardı bu taş duvarlar, sevgiyi nasıl katlettiklerini ve yeşereceklerdi kırmızı bir gül gibi, boy vereceklerdi. Kurtaracaklardı içlerinde büyüttükleri masum çocukları ve anlayacaklardı. Ve gözyaşlarıyla besleyeceklerdi sevgi tohumlarını.
Anlamıştı, geç olacaktı, göremeyecekti belki ama umudu vardı.
Ona hizmet ediyordu yol. Taşımaya alışmıştı ayakları onu saatler boyu.
Bozdu gecenin gizemini otomobil farları, dağıldı düşünceler yol verdi ışığa. Değmesindi ışık kendisine, bozmasındı gecenin büyüsünü, ona kaslındı karanlık ve hüzün.
Tekrar adımladı, tekrar soluklandı, tekrar sorgulandı yürek elde. Keşke olmasaydı sevmeseydi keşke.
Başladı yağmur; önce saçlarda küçük parıltılar sonra ıslaklık, ardından omuzlar ve ayaklara kadar yağmurlanış. Oldum olası severdi yağmurda çiselenmeyi. Umursamazdı hiç hatta zevk alırdı yağmurun yanaklardan aşağı süzülmesinden. Bir an geceyi yokladı gözleriyle, başı göğe erdi, yerine taktı yüreğini, yavaşlattı adımlarını olabildiğince.
Son kez su dolu bir çukura erdi ayakları. Biliyordu başka çukur olmadığını aşinası olduğu bu sokakta.
Yürüdü acılarını omuzlayarak, ağıtlarını karıştırarak gök gürültüsüne. Düşmek üzereydi yüreği taktığı yerden, yokladı… avuçladı sımsıkı. Temizledi gözyaşlarıyla, öylece kalakaldı.
Bir daha doğmadı güneş üzerine…

27/ 07/1996
PAZARTESİ

Paylaş