MAKBERİN ALINYAZISI

Günün kahverengi bir anında aldığım yalnızlığımla ayaklarıma bırakmıştım kendimi. Hülyaların çizdiği yolda yürümenin ne kadar gerçek olduğunu ispat içindi bütün çabam.
Sonra aldı götürdü ayaklarım bir şehre. Şehir ki esnafıyla, memuruyla, amiriyle, büyük adamıyla ve büyümemiş adamıyla koca bir şehir. Fakat gürültüsüz, çıt yok.
Vakit kahverengi.
Ayaklarım yavaşladı, sanki o da gürültü çıkarmak istemiyordu. İstemiyordu bu tatlı sessizliği bozmayı.
Garip bir huzur ve korku var içimde, ayaklarım umarsız. Adımlar sessiz parmak uçlarını zorluyor. Adımlar dingin iç huzurunu yakalamış.
Sonra bir alın yazısı dikildi önüme; tarih, doğum, ölüm, falancanın oğlu filanca, ruhuna fatiha. Bir taş, biraz toprak kara yerinden. Düşün, Düş- ün… Boğul. Kan, ter…
Ve zaman hala kahverengi.
Ağaçtan düşen sarı bir yapraktır yaşamak.
Koca bir şehir; ağaç, çiçek, taş, toprak, yüzüme hakim, şehre dolu. Kemik parçası, dal kırığı. Yorgun bir bakış, doygun.
Elmacık kemiği çıkmış çamurdan bir adam gülümsüyor, duruyor yere çakılı, gözleri kahverengi. Yağmuru koklayan akbaba tepemde. Falancanın oğlu filanca ayakta, karşımda. Sordum eskiden berbermiş, şimdi… ölü… tütün dumanında eskittiği günlere pişmanmış. Falancanın oğlu berber, ölü.
Çamurdan adam toprağı severmiş, toprakmış zaten hem de kara yerinden.
Vakit kahverengi.
Alınyazısı, üzerine devrilmiş falancanın oğlu berberin. Birazcık da şairmiş. Gülümseyen adam gülmüyormuş aslında, çok gülmüş eskiden ama o da artık… ölü…
Akbaba sorti yapıyor, yağmurda ıslanmış minik bir serçeye, artık kurban, artık ölü…
Ayaklar yorgun, ayaklar yavaş, ayaklar fısıltılı… bakışlar korku dolu.
Hareketsiz çamurdan adam eridi, toprak oldu, hala gülümsüyor. Falancanın oğlu berber, alınyazısını başucuna kaldırdı akbaba son sortisinde bir kurşuna hedef toprak oldu.
Vakit kahverengi.
Ayaklar durdu, bakışlar durdu, kanatlar durdu, yürek durdu, alınyazısı dimdik doğruldu. En hesapsız anda hesap soruldu. Toprak oldu falancanın oğlu berber, birazcık şairdi. Toprak oldu çamurdan adam, toprak oldu akbaba. Yürek toprak oldu. Makber oldu sonra toprak, alınyazısı yazıldı.
Ve vakit artık koyu kahverengi.

Paylaş